Eğer chapterı beğendiyseniz alttaki linkten eser sahibinin instagramına gidebilir ve bekli benim adıma teşekkür edebilir ve beğendiğinizi ona iletebilirisizi 😀
Chapter #003 ”En Güçlü Savaşçı”
Author Archives: TheGenzo
Türkçe Dublajlı Animeler Geliyor!! Spacetoon Türkiye Pazarına Giriş Yapıyor
Son günlerde anime ve manga dünyasında Türkiye için önemli bir gelişme yaşandı. Ortadoğu’da geniş çapta faaliyet gösteren Arap kökenli çizgi film kanalı Spacetoon, Türkiye pazarına girmeye karar verdi. Spacetoon Go ismiyle yakında ülkemizde yayına girmesi beklenen kanal, anime severler için büyük bir fırsat sunuyor.
Spacetoon’un ülkemize gelmesiyle birlikte, birçok popüler anime serisinin Türkçe dublajlı olarak yayınlanması bekleniyor.
Spacetoon’un ülkemize gelmesiyle birlikte, birçok popüler anime serisinin Türkçe dublajlı olarak yayınlanması bekleniyor. Spacetoon’un Türkiye web sitesinde yer alan bilgilere göre, kanalın yayınlayacağı seriler arasında Inazuma Eleven Go, Çilek Kız, Naruto, Naruto Shippuden, LBX, Yowamushi Pedal ve Topo Gigio bulunuyor. Özellikle Naruto gibi büyük bir serinin Türkçe dublajlı olarak televizyonlarda yer alacak olması anime severler için heyecan verici bir gelişme.
Bu serilerin yanı sıra, Spacetoon’un gelecekte yayınlayabileceği diğer anime serileri de büyük merak konusu. Arapça yayınladıkları içeriklerden yola çıkarak, My Hero Academia, Romeo and the Black Brothers, The Prince of Tennis, Beyblade Burst Surge, Detective Conan, Hunter x Hunter, Dragon Ball Super, Doraemon, Power Rangers serileri ve One Piece gibi büyük yapımların da Türk televizyonlarına gelmesi olası görünüyor.
Spacetoon’un Türk izleyicisi için sunduğu içerik kadar, dublaj ve sansür politikası da merakla bekleniyor. Arapça dublajlar genellikle Türk izleyicisi için biraz farklı ve alışılmadık bulunsa da, Türkiye’de yapılan dublajların kalitesinden dolayı endişeye mahal olmadığını söyleyebiliriz. Ancak sansür konusu biraz daha hassas bir mesele. Spacetoon, Arap kültürüne uygun şekilde hazırladığı içerikleri Türkçe dublajlı olarak yayınlayacak. Özellikle dekolte ve dini semboller konusunda Arapça versiyonlarında yapılan sansürler, Türk yayınlarında da yer alabilir.
Sonuç olarak, Spacetoon’un Türkiye pazarına girişi, ülkedeki anime sektörü için büyük bir adım. Yeni nesil izleyiciler, bu sansürlenmiş içeriklerle büyüyebilirken, yetişkin anime severler orijinal Japonca versiyonları izlemeye devam edebilir. Bu gelişmenin Türk anime sektörü üzerinde nasıl bir etkisi olacağını zaman gösterecek. Ancak, Türkiye’de animelerin yeniden televizyonlarda yer alacak olması, sektör adına umut verici bir gelişme olarak karşımıza çıkıyor.
Kaynak
https://www.spacetoon.com.tr/
Chapter #001 ”Sadece Kafamın İçindesin”
Chapter #000 ”Son Bir Kez”
Chainsaw Man: Kehanet Açıklaması
Chainsaw Man’de başlangıçta, animenin Denji’nin fakirlik içinde büyüdükten sonra normal bir yaşam sürme hayalini takip edeceği düşünülüyordu. Ayrıca herkesin neden onun zincir testere kalbinin peşinde olduğunu ortaya çıkaracaktı.
Ancak manga ilerledikçe, daha karanlık ve trajik olaylar meydana gelmeye başladı. Denji, Kehanet’in olayları açığa çıkarken merkeze yerleşti. Ancak bu olaylardan bazıları Fami tarafından düzenlenmişti ve dünya ile Tokyo’yu kaosa sürükledi. Zaman 1999’a doğru ilerlerken işler daha da karmaşık hale geldi. Peki bu Kehanet nedir ve Chainsaw Man’deki karakterler için ne anlama geliyor?
Hirofumi Yoshida, Kehanet’i ilk kez Chainsaw Man’in 122. bölümünde bir kafede Kıtlık Şeytanı ile yaptığı konuşmada tanıttı. İlk başta fark etmek zor olabilir, ancak Chainsaw Man animesi modern zamanlarda değil, 1999’da geçmektedir. Yoshida, bu bölümde, Fransız astrolog Nostradamus’un kehanetlerinden birinin yeniden ortaya çıktığını açıkladı.
Yoshida, bu kehanetin dikkat çektiğini çünkü insanlığın sonunu ve Şeytanlar çağı’nın başlangıcını öngördüğünü belirtti. Yukarıdaki metindeki “Büyük Korku Kralı” dört atlıdan biri olan Ölüm Şeytanı’na işaret eder.
Ölüm Şeytanı hakkında çok az şey bilinir. Sadece dört atlıdan ve Chainsaw Şeytanı (Pochita) ile olan savaştan bahsedilirken geçer. Ancak, onun dört atlının en büyük kız kardeşi olduğunu ve şu anda nerede olduğunun bilinmediğini biliyoruz. Üç kız kardeşi gibi, muhtemelen gözlerinde halkalar olacaktır.
Toplum bu kent efsanesiyle çalkalanmaya başladığında, Kamu Güvenliği bu kehanet hakkında daha fazla bilgi edinmek için bir deney yaptı. Bu deneyde, 30 mahkuma Gelecek Şeytanı ile bir anlaşma yapmaları ve ne zaman öleceklerini söylemeleri istendi. Mahkumlar serbest bırakılma şartıyla bu teklifi kabul ettiler.
Ancak, Gelecek Şeytanı, 30 mahkumdan sadece 23’ünün 1999 Temmuz ayında öleceğini öngördü. Ayrıca, kalan yedi mahkumun Yoshida ve Fami arasındaki konuşmadan bir hafta içinde öleceğini belirtti. Ancak, Düşen Şeytan Fami’nin emrini yerine getirirken bazıları o gün ölebilir.
Bu, Ölüm Şeytanı’nın gelişinde büyük bir felaket getireceğini açıkça gösteriyor. Ancak, Fami de Kehanet’e giden olayları başlattı. Fami’nin Yoshida ile olan konuşmasında bahsettiği olay, İlkel Korku, Düşen Şeytan’ın gelişi. Düşen Şeytan geldiğinde, insanları ayırt etmeden katletmeye başladı. Ancak, asıl amacı Fami’nin emriyle Asa Mitaka ve Yoru’yu cehenneme göndermekti. Ancak, Denji kısa sürede “potansiyel kız arkadaşını” kurtarmak için devreye girer.
Kıtlık Şeytanı’nın Kehanet’in gerçekleşmesini isteyen birçok Şeytandan biri gibi görünmesine rağmen, 131. bölümde durumun böyle olmadığını öğreniyoruz. Nayuta, yeniden doğmuş Kontrol Şeytanı, Düşen Şeytan’ın Denji ve Asa’yı öldürmesini engellediğinde, Fami, Nostradamus Kehaneti’nin gerçekleşmekte olduğunu açıklar. Bu kehanete göre nihai korku dünyaya inecek ve tüm insanlığı sona erdirecektir.
Kontrol Şeytanı ve dört atlıdan biri olan Nayuta, bu Kehanet’te bir sorun görmez ve aslında bunun eğlenceli olacağını düşünür. Ancak, favori yiyecekleri olan pizza ve Çin yemeğinin artık var olmayacağını öğrendiğinde, Kehanet’in gerçekleşmesinden korkar. Bu, Fami’nin de “düşünülebilecek en kötü senaryo” olduğunu ortaya koyduğu andır.
Fami, Asa ve Yoru’yu öldürme niyeti olmadığını da burada açıklar. Bunun yerine, Yoru’yu, Savaş Şeytanı, kendi kontrolü altına almak istiyordur ve hatta Nayuta’ya katılmasını teklif eder, ancak Nayuta reddeder. Durumu daha da karmaşık hale getiren şey, Fami’nin Chainsaw Man Kilisesi’nin gizli lideri olması ve Asa’yı katılmaya ikna etmesidir. Bu şekilde, Fami artık Asa’yı kontrolü altına almış olur ve Asa da Şeytanları öldürerek güçlerini daha etkili bir şekilde kullanmayı öğrenir.
Anime’de kehanetler ve diğer olaylar uydurulabilir, ancak Chainsaw Man’deki Kehanet’in gerçek dünyadaki kökenleri vardır. Michel de Nostredame, eski adıyla Nostradamus, gelecekteki olayları tahmin etmesiyle tanınan bir Fransız astrolog ve hekimdi.
Nostradamus’un en ünlü kehanetlerinden biri, Chainsaw Man’de kullanılan ve büyük bir trajedinin yaşanacağını öngören kehanettir. Chainsaw Man dünyasında, Kamu Güvenliği’nin böyle bir kehaneti ciddiye almaması şaşırtıcı değildir. Özellikle, insanlar ve Şeytanlar bir şekilde bir arada yaşarken ve Nostradamus’un kehanetlerinin çoğu gerçekleşmişken, bu kehanetler dikkate değerdir.
Naruto: Altı Yol Bilgesi’nin Kutsal Eşyaları
Naruto serisi, birçok güçlü silah ve araçla doludur. Ancak, en efsanevi ve saygıdeğer öğelerden bazıları Altı Yol Bilgesi’nin Kutsal Hazineleri olarak bilinir. Efsaneye göre, bu araçlar bir zamanlar ninjutsuyu kurduğu ve bu dünyaya çakra verdiği söylenen efsanevi figür Altı Yol Bilgesi tarafından kullanılmıştır.
Kutsal Hazinelerin, en büyük Kage’leri bile aşan bir güce sahip oldukları söylenir. Her biri benzersiz ve güçlü özelliklere sahip beş karmaşık eserden oluşurlar. Peki, bu ünlü Kutsal Hazineler tam olarak nedir ve ne tür yeteneklere sahiptirler?
Altı Yol Bilgesi’nin Kutsal Hazineleri, diğer adıyla Altı Yol’un Kutsal Hazineleri, efsanevi Altı Yol Bilgesi tarafından kullanılan güçlü araçlardır. Bu araçlar, var olan en güçlü ninja araçları olarak kabul edilir ve güçleri gösterildiğinde beş Kage’yi bile aşabilirler. Ancak, hazinelerin tam gücünü kullanmak muazzam miktarda çakra gerektirir, öyle ki normal bir Shinobi bunu yapmaya çalışırken hayatını kaybedebilir.
Beş hazine, eski zamanlardan beri Kumogakure içinde nesilden nesile aktarılmıştır. Sonunda, Altın ve Gümüş Kardeşler olarak bilinen kötü şöhretli kardeşlerin eline geçmiştir. Dokuz Kuyruk’un çakrasından küçük bir kısmıyla daha da artırılmış olan muazzam çakra rezervlerine sahip olmaları nedeniyle, kardeşler, araçları ölümcül sonuçlar doğurmadan kullanabilen nadir kişilerdendi. Bu güçlü silahları kullanarak, Altın ve Gümüş Kardeşler, bir barış töreni sırasında İkinci Hokage ve İkinci Raikage’yi sınırlarına kadar zorlayabilmişlerdi. Beş hazineden Kumogakure sadece Kohaku no Jōhei’yi geri alabilmiştir. Daha sonra, Üçüncü Raikage, köyü tehdit eden Sekiz Kuyruk’u mühürlemek için bu aracı kullanmıştır.
Kutsal Hazinelerden biri olan Bashōsen, beş temel doğa dönüşümünü kolaylıkla üretebilen büyük bir yelpazedir. Kullanıcısı tarafından zihinsel olarak komuta edilerek, Bashōsen istenen elementi üretir.
Kinkaku, anime serisinde yelpazenin savunma yeteneğini göstererek Darui’nin güçlü Fırtına Salınımı tekniğinden kendini korumuştur. Savaşta olmadığında, Kinkaku, Bashōsen’i kendi bedeninde saklayarak gerektiğinde ağzından çıkarabiliyordu.
Kabuto Yakushi tarafından Dördüncü Shinobi Dünya Savaşı sırasında yeniden diriltildikten sonra bile, Kinkaku hala Bashōsen’e sahipti, ancak Darui ile savaşında onu düşürdü. Tenten, savaş alanında yelpazeyi buldu ve kısa bir süreliğine Kakuzu’ya karşı kullanarak onun yıldırım doğası maskesini yok etti. Ancak, Six Paths Sacred Treasures’dan birini kullanmanın muazzam çakra emilimi nedeniyle kısa bir süre sonra bayıldı.
Savaşın sona ermesinin ardından, Tenten, Bashōsen’i Benihisago ve Kōkinjō ile birlikte yeni açtığı silah dükkanında sergilemeyi seçti ve onların muazzam gücünü ve tarihsel önemini vurguladı.
Kohaku no Jōhei, Benihisago’ya benzer şekilde hedefleri mühürleyebilen benzersiz ve güçlü bir araçtır. Ancak, daha az hazırlık gerektirir. Kabın kenarında yıldırım kanji’si bulunur ve kalın bir ip ile çevrilidir. Mühürleme yetenekleri o kadar güçlüdür ki, içinde mühürlenenler, hatta çağırma teknikleri sona erdiğinde bile kaçamazlar.
Kumogakure, Altın ve Gümüş Kardeşler tüm hazinelere sahipken bu aracı onlardan almayı başardı. Üçüncü Raikage, Kohaku no Jōhei’yi Sekiz Kuyruk’un kontrolünü kaybettiği zamanlarda geçici olarak mühürlemek için çok değerli buldu. Dördüncü Shinobi Dünya Savaşı sırasında Darui, Kinkaku’yu mühürlemek için bu aracın mühürleme işlevini kullandı, ancak kap sonunda Tobi tarafından alınarak Nine-Tails çakrasını Kinkaku’dan emmek için Demonic Statue’ya verildi.
Heykelin dönüşümü ve Madara’nın Ten-Tails’ın kontrolünü ele geçirmesinin ardından, Madara Kohaku no Jōhei’yi dışarı çıkardı. Tenten, Madara’ya karşı kullanmak umuduyla kabı güvence altına aldı.
Kutsal hazinelerden bir diğeri olan Benihisago, kırmızı bir bezle sarılmış büyük bir kahverengi kaba. “Kaydet” komutuyla bir kişinin “kelime ruhunu” hapsetme yeteneğine sahiptir. Hedefin kelime ruhu Kōkinjō tarafından çıkarıldıktan ve Shichiseiken tarafından bedeninden ayrıldıktan sonra kaba emilir.
Hedef, hayatı boyunca en sık kullandığı kelimeyi veya onun homofonunu söylediğinde içeri çekilir. Hatta uzun süreli sessizlik bile emilimi tetikleyebilir. Ancak, kurban en sık kullandığı kelimeyi değiştirirse emilim durur. Summoning: Impure World Reincarnation ile yeniden dirilenleri bile mühürleyebilir. Ancak, Darui Kōkinjō ile birlikte onu ele geçirdikten sonra Samui ve Atsui’yi serbest bırakmayı başardı.
Ginkaku, Benihisago’yu kolay taşınması için bir iple Kōkinjō’ya bağlayarak boynuna takıyordu. Daha sonra, Tobi, Demonic Statue of the Outer Path’ın güçlerini emmesine izin vermek için iki aracı da çaldı. Kuyruklu canavarlar içinde mühürlendikten sonra, Madara artık yeteneklerine ihtiyaç duymadığı için Benihisago’yu dışarı çıkardı.
Kōkinjō, “Kelime ruhunu bağla ve çıkar” komutuyla bir kişinin kelime ruhunu çıkarma yeteneğine sahip kalın bir iptir. İp ile temas eden herkesin kelime ruhu bu şekilde çıkarılabilir ve ardından Shichiseiken tarafından kesilerek Benihisago’ya emilebilir. Bir aura oluşur ve ek ipler oluşturarak menzilini genişletir.
Savaş dışında, Ginkaku Kōkinjō’yu taşımak ve Benihisago’yu boynuna bağlamak için kullanıyordu. Savaşta, Kinkaku, ipi kolayca rakiplerine vurabilmek için koluna sarıyordu.
Daha sonra, Kōkinjō, Kinkaku ile birlikte Kohaku no Jōhei içine mühürlendi ve ardından Altı Yol’un Demonic Statue’ya verilerek Ten-Tails’ı canlandırmak için kullanıldı. Dördüncü Shinobi Dünya Savaşı’nın sonunda, Kōkinjō, Tenten’in yeni açtığı silah dükkanında diğer kutsal hazineler olan Benihisago ve Bashōsen ile gururla sergilendi.
Shichiseiken, tabanında kahverengi bir tılsım asılı olan düz, açık mavi bir kılıçtır. “Lanetle” komutunu söyleyerek, Kōkinjō’nun yetenekleriyle vurulan herkesin kelime ruhunu kesebilir, bu ruhun Benihisago’ya emilmesine izin verir.
Kılıcı bu şekilde kullanmak kurbanı “lanetler” – eğer hayatları boyunca en sık kullandıkları kelimeyi daha sonra yüksek sesle söylerlerse, Benihisago’ya emilip hapsedilirler. Kılıç aynı anda bu tetikleyici kelimeyi bıçağa yazar. Kullanıcı, bu kelimeyi kurbandan gizlemek için bıçağı katlayabilir. En sık kullandıkları kelime değişirse, yazıt buna göre güncellenir.
Savaş dışında, Kinkaku kılıcı kendi bedeninde saklayarak gerektiğinde ağzından çıkarıyordu. Şu anda Altı Yol Bilgesi’nin Kutsal Hazinelerinden sadece yerinin bilinmediği tek araçtır, çünkü diğer dört hazine, Dördüncü Büyük Ninja Savaşı’ndan sonra Tenten’in elinde bulunuyordu.
Goku’nun Modern Shonen Karakterleri Üstüne Büyük Etkisi
Dragon Ball, bir Shonen mangakasının kendi hikayesi üzerinde sahip olduğu etkiler listesinde genellikle en üst sıralarda yer alır. Akira Toriyama, neredeyse 40 yıl boyunca dünya çapında milyonlarca çocuğun çocukluklarını tanımlayan bir dünya yaratmayı başardı. Bu dünyanın en etkili yönü ise baş karakteri, Son Goku’dur.
Goku’nun ilk olarak orijinal Dragon Ball serisinde yer almasından bu yana, hayranlar onunla birlikte büyüdüler, çünkü hayatının farklı aşamalarında onu izlediler. Bu nedenle, orijinal seri 1985’te yayınlandığından beri, Goku’nun popülaritesi ve etkisi neredeyse endüstrinin her köşesine yayılmıştır ve çoğu Shonen protagonistinin bir şekilde ona benzer olması sağlanmıştır. Şimdi, Goku’nun etkisinin zamanın testinden nasıl geçtiğine bir bakalım.
Goku’yu serinin hayranlarına en çok sevdiren şeylerden biri, kişiliğinin ne kadar bulaşıcı olduğudur. Her ne kadar saf ve çoğu zaman aptal görünse de, onun saflığı ve iyi niyetli tavrı o kadar sevimlidir ki, serinin hayranları ona aşık olmaktan kendilerini alamazlar! Dragon Ball’un popülaritesi o kadar büyüktü ki, Goku’nun kişilik özellikleri endüstride yaygın hale geldi.
Doğal olarak, Goku son derece yaklaşılabilir ve iyi kalpli bir bireydir, bu da kendisinden sonra gelen neredeyse her Shonen protagonistinde görülür. Bu özelliği ilk taşıyan kişi olmasa da, serinin inanılmaz popülaritesi, bu özelliği yaygın hale getirdi. Endüstrinin en büyük serilerinin bazı yaratıcıları, One Piece’den Eiichiro Oda ve Naruto’dan Masashi Kishimoto gibi, Goku ve Dragon Ball’un kendi karakterleri ve dünyaları üzerindeki etkisini açıkça belirtmişlerdir.
Doğal olarak, Goku son derece yaklaşılabilir ve iyi kalpli bir bireydir, bu da kendisinden sonra gelen neredeyse her Shonen protagonistinde görülür. Bu özelliği ilk taşıyan kişi olmasa da, serinin inanılmaz popülaritesi, bu özelliği yaygın hale getirdi. Endüstrinin en büyük serilerinin bazı yaratıcıları, One Piece’den Eiichiro Oda ve Naruto’dan Masashi Kishimoto gibi, Goku ve Dragon Ball’un kendi karakterleri ve dünyaları üzerindeki etkisini açıkça belirtmişlerdir.
Goku’nun hikayesi büyük ölçüde Sun Wukong efsanesine dayanırken, onun iyi, sevimli aptal olarak etkisi, Luffy ve Naruto gibi karakterleri, hatta modern animelerde Tanjiro ve Yuji gibi protagonistleri bile etkilemiştir. Goku ayrıca sıkı çalışma ve azim özelliklerini de taşır, bu da tüm bu karakterlerde görülebilir.
Ayrıca, Goku’nun belirleyici özelliklerinden biri, çok aptal ve saf olmasıdır, ancak bu özellik hiçbir zaman onu bir yük haline getirmez, aksine karakterine mizah katmak içindir. Bahsedilen diğer karakterlerin çoğu da bu şekilde saf ve kaygısız olma eğilimindedir ve genellikle takım arkadaşlarının yardımına ihtiyaç duyarlar. Ayrıca, hemen hemen her şeyi yiyebilen obur savaşçılar olarak tanınırlar!
Goku, başka her şeye karşı son derece kaygısız olmasına rağmen, hayattaki ana motivasyonu her zaman daha güçlü olmaktır, bu yüzden sürekli antrenman yapar. Antrenmana olan sevgisi, kendini geliştirme ve güçlenme arzusundan kaynaklanır, böylece sevdiklerini her türlü tehlikeden koruyabilir ve kendisine dayatılan her türlü sınırı aşabilir.
Bu, diğer karakterler için Goku kadar merkezi olmasa da, daha güçlü olma isteği bu Shonen protagonistleri arasında oldukça popüler bir arzudur. Bu karakterlerin genellikle vücutlarını en iyi seviyelerinde performans göstermeleri için bir şekilde disipline ettikleri de görülür. Ana neden, Goku’nunkiyle aynıdır; sevdiklerini ve kendilerini koruyamayanları korumak.
Goku, her ne olursa olsun doğru olanı yapmaya yönelen birisidir. Bu, hemen hemen her protagonistte var olan bir klişe olsa da, anime genellikle ahlaki olarak kabul edilebilir olanın ne olduğunu siyah veya beyaz olarak belirtir. Bu, özellikle derinlemesine işlenmiş olmayan karakterler yaratsa da, objektif olarak iyi insanlar olarak gösterilirler, bu da Goku’nun kesinlikle altında olduğu bir şeydir.
Basitçe söylemek gerekirse, Goku’nun anime karakterlerinin ilklerinden biri olmasının erdemiyle, bu kişiliğinin ayrılmaz bir parçası haline gelmiştir. Bu nedenle, diğer karakterler üzerindeki etkisi de sarsılmaz bir adalet duygusunu içerir, bu da onu her zaman verilen herhangi bir çatışmada doğru tarafta görmüştür. Bu her ne kadar her zaman iyi bir şey olmasa da, karakteri objektif olarak doğru olarak gören bir yapıya sahiptir.
Goku’nun adalet duygusu, arkadaşlarına ve ailesine karşı güçlü bir sevgiyi de içerir, öyle ki, onlara kötü bir şey olmasına dayanamaz. İlk Super Saiyan dönüşümünde görüldüğü gibi, Goku’nun arkadaşları tehlikeye atıldığında kendini kaybeder, bu da Shonen protagonistleri arasında çok yaygın bir klişedir. Luffy, örnek olarak tekrar kullanılabilir; çünkü Straw Hat’lerinin refahı onun için en önemli şeydir.
Genel olarak sevimli ve rahat karakterler olmalarına rağmen, sevdiklerini tehlikeye atmak, onları öfkelendirip ciddi bir şekilde savaşmalarına neden olur ve bu olduğunda, düşman genellikle yenilir. Bu özelliklerin çoğu tipik bir Shonen protagonistinin özellikleri olarak kabul edilebilirken, kesinlikle Goku ve Dragon Ball’un dünya üzerindeki etkisiyle popüler hale gelmişlerdir!
One Piece: Balıkadam Karate Nedir?
One Piece, karakterlerinin gücünü çeşitli yollarla artıran birçok güçlü dövüş sistemi ve güç yolu barındıran bir seridir. Şeytan Meyveleri’nin kullanıcılarına kazandırdığı tuhaf ve güçlü yeteneklerden, Haki’nin inanılmaz güçlerine kadar insanlar, çeşitli yollarla büyük bir güç potansiyeline sahiptir.
Balıkadamların One Piece evreninde korkulan bir üne sahip olmalarının nedenlerinden biri de nadir ama güçlü ‘Balıkadam Karate’ kullanmalarıdır. Bu dövüş stili, Balıkadam ırkı tarafından yaratılmış ve uygulanmıştır. Her ne kadar herkes tarafından kullanılabilse de, genellikle adıyla özdeşleşmiştir. Şimdi Balıkadam Karate’yi inceleyelim ve neden bu kadar güçlü olduğunu görelim
Balıkadam Karate, genellikle vurma tekniklerinin kullanımına dayanan bir dövüş stilidir. Bu özel dövüş sanatı, Balıkadam ırkının seçkin ve güçlü üyeleri tarafından kullanılır. Ayrıca, Balıkadam Jujutsu adında başka bir gücü de kullanabilirler. Bu dövüş sanatı, Koala’nın ve Nico Robin’in de kullandığı gibi, insanların da öğrenebileceği bir dövüş sanattır.
Balıkadam Karate, karada bile inanılmaz derecede güçlüdür. Ancak gerçek gücü, doğal ortamları olan su altı ortamında görülür. Dövüş sanatı, yalnızca Balıkadam Adası’ndaki Balıkadam Karate Dojo’sunda öğrenilebilir ve bu sanattaki ustalık seviyeleri oldukça yüksektir. Örneğin, Kuroobi, bu dövüş sanatında 40. seviye siyah kuşak olduğunu iddia etmiştir.
Jimbei, bu dövüş stilini kullanmada inanılmaz derecede ustadır ve Balıkadam Karate’nin gerçek sırrının, çevrenizdeki su üzerindeki ustalıkta yattığını söylemiştir. Bu, kullanıcılarına havadaki nem veya vücuttaki su gibi herhangi bir miktardaki suyu kullanarak düşmanlarına büyük zarar verme yeteneği kazandıran son derece güçlü bir yetenektir. Bu, Jimbei’nin Balıkadam Adası arkı sırasında Luffy’ye zarar verebilmesiyle görülmüştür, ki bu, Luffy’nin bir kauçuk adam olmasına rağmen mümkündür.
Ayrıca, her Balıkadam, belirli balık türlerinin kendine özgü özelliklerine sahip olduğundan, bu özellikleri Balıkadam Karate’ye ekleyerek daha da güçlü ve benzersiz hale getirebilirler. Bu dövüş stili, havadaki nem nedeniyle karada bile kullanılabilir, bu da kullanıcıların rakiplerine zarar vermek için doğrudan temas kurmalarına gerek olmadığı anlamına gelir. Bu dövüş sanatının en iyi kullanıcıları, su damlalarını kurşun hızında fırlatabilirler, bu da onları su gibi basit ve sıradan bir şeyle ölümcül savaşçılar haline getirir.
- Karakusagawara Seiken: Jimbei’nin imza hareketlerinden biri olan bu saldırı, kullanıcının darbesini havadaki su buharı/nem yoluyla düşmanlarına iletmesine olanak tanır ve düşmanlarına dokunmadan zarar veren bir şok dalgası oluşturur.
- Yarinami: Jimbei’nin bir diğer hareketi olan bu teknik, bir su yüzeyinden bir mızrak yapmasına olanak tanır. Bu mızrak, katı bir nesnenin üzerinden delik açacak kadar güçlüdür. Bir başka varyantı olan Murasame, tek bir mızrak yerine birkaç mızrak yaratır.
- Uchimizu: Bu teknik, kullanıcının ellerine yapışan bir su damlası yaratmasına ve bunu düşmanlarına fırlatmasına olanak tanır. Ancak, bu damlanın hızı muazzamdır ve kurşun benzeri özellikler kazanarak birden fazla duvarı delebilir.
- Soshark: Jimbei’nin bir diğer hareketi olan Soshark, avuç içi gücüyle nesneleri ezmesine olanak tanır. İlk bakışta basit görünse de, Jimbei’nin tutma gücü o kadar güçlüdür ki bu teknik, sertleşmiş Busoshoku Haki kullanıcılarına karşı etkili bir karşı saldırı sağlar.
- Balıkadam Karate: Giganteum: Robin, Koala’dan aldığı eğitim sonrası bu güçlü Balıkadam Karate’yi kendi Şeytan Meyvesi güçleriyle birleştirerek, bu iki gücü birlikte kullanan tek karakter olmuştur.
Balıkadam Karate, One Piece dünyasında hem denizlerde hem de karada etkileyici ve korkutucu bir dövüş sanatıdır. Şeytan meyvesi kullanıcılarının deniz suyuna karşı bu kadar zaafının olduğunuda göz önünde bulundurursak aslında bu yetenkler spesifik düşmanlar üzerinden ölümcül etkiler yaratabilir. Bu sanat, kullanıcılarına suyun gücünü ve doğanın avantajlarını kullanarak düşmanlarını alt etme yeteneği kazandırır.
Naruto: Üçlü Çıkmaz Nedir?
Efsanevi Sanninler Naruto’nun hikayesi üzerindeki etkisi geniş ve derindir; bu, Takım 7’nin her bir üyesini eğitimleri altına almak veya arka planda Gizli Yaprak Köyü’ne destek sağlamak şeklinde olabilir. Üçlü Çıkmaz, bu efsanevi üçlüden kaynaklanan bir diğer kavramdır ve Sannin’lerin ve onların hayvan çağrılarının arasındaki bir çıkmazı ifade eder.
Üçlü Çıkmaz, eşit güçteki üç düşman arasındaki basit bir açmaz olarak görünse de bu kavram daha derin ve sembolik bir anlam taşır. Bu kavram, Team 7’nin ustalarının çağrılarını benimsemesiyle yeni nesile de sirayet etmiş ve Naruto serisinin ikonik açmazını devam ettirmiştir.
Üçlü Çıkmaz, ilk olarak Jiraiya, Orochimaru ve Tsunade’nin şiddetli bir savaşta karşı karşıya geldiği Tsunade’yi Arama arcında görülmüştür. Jiraiya ve Tsunade, Katsuyu ve Gamabunta ile Orochimaru ve Manda’ya karşı birlikte savaşırlarken, sonuç yine de üç Sannin arasında bir açmaz olmuştur, bu da her iki tarafın da neredeyse eşit güçte olduğunu ima eder.
Üçlü Çıkmaz’ın Sanninler arasındaki bir başka örneği ise İkinci Büyük Ninja Savaşı sırasında, Orochimaru’nun yaralı Jiraiya’yı biraz ölü ağırlıktan kurtulmak için öldürmekle tehdit ettiği zaman meydana gelir. Ancak Tsunade’nin müdahalesi, Orochimaru’yu durdurmuş, ona Jiraiya’ya dokunması halinde onu öldüreceği tehdidinde bulunmuştur. Bu durumda, her taraf harekete geçmekten zarar görecek ve klasik bir üçlü çıkmaz ortaya çıkacaktır.
Bu kavram, üç tarafın başka bir seçeneği olmadığı için ateşkes yapması gereken bir Meksika Açmazı’na benzer. Ancak Naruto’nun Üçlü Çıkmaz’ı tamamen farklı bir kaynaktan, 17. ve 18. yüzyıllara kadar uzanan Japon el oyunlarından köken alır.
Üçlü Çıkmaz, üç taraflı savaşlarda yaygın bir fenomen olsa da, Naruto bu klasik konsepte sembolik bir dokunuş ekler. Sannin’lerin üç çağrısı, üç farklı hayvanı temsil eden üç farklı el işareti içeren bir tür el oyunu olan Japon Sansukumi-ken oyunlarına dayanır. Naruto, bir yılan, bir kurbağa ve bir sümüklü böceği temsil eden üç el işareti olan Mushi-ken oyununu kullanır.
Yılan kurbağayı yer, ancak sümüklü böcek zehiriyle yılanı çözer. Ancak sümüklü böceğin kendisi de kurbağa tarafından yenebilir, bu da her tarafın birine karşı savunmasız, diğerine karşı ise güçlü olduğu bir açmaz yaratır. Taş, Kağıt, Makas oyunu da hayvanları cansız nesnelerle değiştirerek geleneksel Japon Mushi-ken oyunundan türetilmiştir.
Üç Sannin, Jiraiya, Tsunade ve Orochimaru’nun sırasıyla kurbağa, sümüklü böcek ve yılanı yansıtmasıyla Mushi-ken’in her hayvanını somutlaştırır. Üçlü Çıkmaz durumunda, kurbağa (Jiraiya) yılana (Orochimaru) karşı savunmasızdır, ancak sümüklü böcek (Tsunade) onu çözeceğinden yılan hareket edemez. Sümüklü böcekler aslında yılanları öldürmekle ünlü olmasalar da, hikayenin Japon versiyonu sümüklü böceklerin mukuslarıyla yılanları çözebileceklerini belirtir.
Basitçe söylemek gerekirse, kavram Taş, Kağıt, Makas oyununa daha yakındır, burada taş makası yener, kağıt taşı yener ve makas kağıdı yener. Sansukumi-ken yaklaşık olarak “birbirinden korkan üç kişi” anlamına gelir ki bu, Üçlü Çıkmazı mükemmel bir şekilde özetler. Bir taraf diğerine saldırırsa, üçüncüsü ilk saldırganı yere serer, ancak yalnızca üç taraf da eşit güçteyse. Sannin durumunda, üç üye de eşit güçtedir, bu da Mushi-ken oyununu mükemmel şekilde yansıtır.
Üçlü Çıkmaz kavramını yalnızca Sannin temsil etmez, onların öğrencileri de kendi hayvan çağrılarını miras aldıktan sonra bu kavramı devam ettirir. Dördüncü Büyük Ninja Savaşı’nın savaş alanında Naruto, Sasuke ve Sakura’nın yeniden bir araya gelmesi, Orochimaru’nun yeni nesil çıkmazı yorumlamasıyla sonuçlanır.
Sasuke, Naruto ve Sakura hiçbir zaman üçlü bir çıkmaz gerektiren bir durumda bulunmamış olsalar da, ustalarının öğretilerini ve güçlerini miras almaları onları orijinal üçlünün halefleri yapar.
Food Wars!: Sōma’nın Annesi Kimdir?
Food Wars Animesi, Yukihira ailesinin aile lokantalarında ve başka yerlerde ilginç yemek tarifleri yaratmasını anlatıyor. Yukihira Sōma ve babası Jōichirō, sık sık kendi aralarında animenin adındaki gibi yemek savaşları yapar. Ancak, serinin büyük bir kısmında Sōma’nın annesi Tamako, sezon 5’teki bir flashback sahnesine kadar yer almamıştır. Peki Tamako Yukihira kimdir ve başına ne gelmiştir? İşte bu blog yazısı bunu anlatıyor…
Food Wars özünde, ailesinin lokantasında babasıyla çalışan Sōma Yukihira’nın hikayesini anlatır. Sōma, babasının da mezun olduğu prestijli bir aşçılık okuluna katılır. Sōma, ev tarzı yemekleri ve pratik iş deneyimiyle yemek savaşlarına katılır. Bu savaşlar, yaratıcı ve eğitici rekabet ortamlarında olsada Soma zengin bebeleri sokak deneyimleri sayesinde tokatlar.
Tamako, Jōichirō ile ailesinin lokantasında tanıştı. Jōichirō, seyahat ederken uğradığı lokantanın zorluklar yaşadığını fark etti. Bu yüzden, onlara yardım etmeyi teklif etti. Başlangıçta, ikisi birbirlerinden hoşlanmadılar. Jōichirō, Tamako’nun yemeklerini sevmezken, Tamako da Jōichirō’nun sürekli varlığından rahatsızdı. Aralarında rekabetli nefretten aşka dönüşen bir ilişki vardı..
Zamanla, aralarındaki ilişki değişti tabi ki de. Sonralardan Tamako, Jōichirō’nun yeteneğini kabul etti. Jōichirō ise Tamako’nun müşterilere olan nezaketinden etkilendi. Aile ve yemeğe duydukları sevgi onları birleştirdi. Evlendiler ve birlikte bir lokanta işlettiler. Bir oğulları oldu; Yukihira Sōma.
Bir gün, Tamako mutfakta çalışırken aniden yere yığıldı. Göğsünü tutarak bayıldı. On iki yaşındaki Sōma, annesini buldu. Jōichirō ile onu hastaneye götürdüler. Tamako’nun rahatsızlığı doğuştan gelen bir kalp kapakçığı kusuruydu. İki ay sonra, bu kusur nedeniyle hayata gözlerini yumdu.
5.sezondaki bir geri dönüş sahnesinde, Jōichirō’nun karısına olan sevgisi görülüyor. Onun ölümünden sonra, Jōichirō depresyona girdi. Sōma, babasının mutsuzluğunu fark etti. Babasını neşelendirmek için onu bir yemek savaşına davet etti. O günden beri sürekli yemek savaşları yapıp durar hale gelmişler. Bu, hem becerilerini geliştirme yöntemi hem de Tamako’nun ruhunu yaşatma yolu oldu. Yan aslında Soma her yemek savaşında annesinin anılarıyla o savaşa katılıyor..
Tamako, yemek sektöründe bir ailede doğdu. Babası, Kazusato Yukihira, bir lokanta aşçısıydı. Gençken, Tamako isyankâr ve yaramaz bir kızdı. Liseden sonra sakinleşti ve alie restronatında işe başladı. Tamako, kötü bir aşçı olarak ün kazandı. Her şeyi denemekten korkmazdı. Bazen deneme yanılma yoluyla başarılı yemekler yapardı. Hatta oğlu somayla babası ondan dolayı kötü yemek denemeleri yapıp bundan keyif alırlardı anime boyunca…
Sōma ve annesi arasında birçok benzerlik var. Fiziksel olarak, benzer saç stilleri var. İkisi de arsız ve yaramazdır. Sōma’nın ilginç yemek deneyleri, annesinden geliyor. Tamako da müşterilerine değişik ahtapot denemeleri sunardı ve bundan keyif alırdı kerata…
Sōma, annesinin özgüvenini ve yeni tarif deneme sevgisini paylaşır. Tamako’nun, bir yemekten asla vazgeçmeyen bir ruhu vardı. Sōma da aynı şekilde. 5. sezonda, Sōma’nın annesini hatırladığı bir sahne var. Küçükken, annesinin yemek yaparken eğlenmesini izlemeyi severdi. Aile, yemek ve deneme sevgisini paylaşır. Ve soma her yeni tarif denediğinde o kızgın tavayı her salladığında annesini yanında hiseder ve onun için yemek yaparken her zaman gülümser…
